Kelimeler Neydi?

Bu yazı okunurken Jehan Barbur Selvi Boylum Al Yazmalım şarkısı dinlenilmesi tavsiye edilmektedir.

 

İyi ki varsın, canım, seni seviyorum, evet , hayır, yerin çok ayrı.. Her kelime gelişi güzel kullanılamaz.

Günümüz insanlarının -Y kuşağı X kuşağı Z kuşağı fark etmeksizin- çok sıklıkla kullandığı bu kelimeler adeta dillerine pelesenk olmuş durumda. Selvi Boylum Al Yazmalım filminde yazar ne diyordu, ” Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti. ” Sevgi sözcüğü mü dersiniz hissiyatı mı dersiniz bilemeyeceğim ama o kadar güzel anlamlandırılmış ki gelin biz de kelimelerin büyüsüne kapılalım. Sözcükler neydi, öylesine söylenmiş cümleler mi, yukarıda bahsettiğim gibi hissiyat mı, laf olsun torba dolsun atasözünün bir numaralı örnekleri mi veya bizim bilinçsizliğimizden kaynaklı ortaya atılan kimin şansına ne gelirse kurşun misali silahlar mı?
Bu toplumsal problemin çözümü, insanın ne istediğini çok iyi bilmemesinden geçiyor. İstediğiniz bir şey varsa koşun peşinden, sorulan sorulara onu elde etmek için doğru yerde doğru cevabı verin. Evet, hayır, istemiyorum vs. Size bununla alakalı kendi başımdan geçen birkaç olayı anlatacağım.

Ailemizin her akşam gerçekleşen bir ritüeli vardır. O meyve önüne geliyorsa yenecek. Tok olabilirim, canım istemeyebilir. Bu doğrultuda önüme gelen ne olursa olsun canım istemiyorsa hayır diyebiliyorum. Asıl durum burada başlıyor. Annemin ısrarcı tavırları karşısında akşamın sonu şuna bağlanıyor. Annem meyveyi yemem için beş kere tabağı bana uzatıyor ve her defasında verdiğim cevap aynı. Hayır. Bir değil iki değil üç değil artık daha fazla takatim kalmadığı için annemle bir gün bu hadise yeniden aksederken oturup ciddi bir şekilde konuştum. “Anne hayır ne demek sence? Kaç yaşına gelmişim kendi evimde -kendi evimde olmasam dahi- neyi isteyip neyi istemediğimi bilmiyor muyum? Neden zorluyorsun? Biliyorum iyiliğimi düşünüyorsun lakin hayır diyorsam hayır. Midemde yer yok, canım istemiyor vs. Bunun ötesi yok. Lütfen zorlama. “ O gün bugündür bu konuşma etkili olmuş olacak ki birinci soruşunun sonucunda ikinci kez sormaktansa hayır cevabının akabinde inat, inadın batsın gibi latifelerin ardından ortak bir paydada yeniden buluşabiliyoruz.

Bir de bunun tam tersi bir olayı anlatmak istiyorum.

Birinci sınıfta aldığımız Elektrik Elektronik Müh. Giriş dersinde bizden dönem sonunda ortaya basit seviyede bir proje çıkarmamızı istemişlerdi. Grup arkadaşımla birlikte ortak kararımız sonucunda 4×4×4’lük bir LED küpü yapacaktık. Proje sonunda öğrendiğimiz teknik bilgilerin yanında kişisel gelişimimize de çok büyük katkı sağlayan bu hadise sonucunda hocamız bizden sergiye çıkmamızı istedi. LED küpünün nasıl yanıp sönmesini istiyorsanız o şekilde kontrol edebiliyorsunuz yazdığınız kodlar sonucunda. İsterseniz animasyon görsel şöleni sunun isterseniz dilediğinizce istediğiniz katmanları renklendirebilirsiniz. Ve kodumuzun çalışmaması doğrultusunda ne yapacağımızı bilemezken o sergiye katılarak orada bulunmayı çok istedik. Grup arkadaşımın çok büyük katkılarıyla ortaya çıkardığımız kodu LED küpü üstünde deneyerek istediğimizi elde ettik. Çünkü sonucunda istediğimiz şey doğrultusunda ta en başta evet demiştik. İstedik, evet dedik ve elde ettik. Katıldığımız sergi sayesinde birçok insanla tanışarak insan ağımıza yenilerini ekledik, bir kapı birçok kapının açılmasını sağladı, sonrasında güzel dostluklar elde ettik.

Bir de olaylara başka bir taraftan bakmak istiyorum.
Etrafınızda bulunan herkes canınız ciğeriniz olamaz. Olmak da zorunda değil. Sevmediğiniz insanlarla birlikte iş yapmanız gerektiği zaman şartların gerektirdiği kadar iletişime geçebilirsiniz. Lakin deyim yerindeyse ağzımıza yuva yapmış sözcüklerden sadece birkaçı olan canım, seni seviyorum tarzında sevgi sözcüklerini havada uçuşturmanıza gerek yok. Bazı kelimeleri dilimize öyle bir pelesenk etmişiz ki kelimelerin değerini kaybettiğini, anlamsızlaştırdığımızın bile farkına varmamışız. Doğru yerde doğru zamanda canım diyeceksin ki hakettiği yerini bulsun, seni seviyorum diyeceksin ki taşlar tamamen yerine oturacak ve başka bir şey söylemenize gerek kalmayacak. Kelimelerin büyüsü hiçbir zaman kaybolmayacak.

Yukarıda bahsettiğim anılara bakarsak burada belki evet hayır üzerine yoğunlaşmış olabilirim lakin ağızdan çıkan her bir sözün karşı tarafta veya olayda gül bahçesine sebep olduğunu da gördüm, cam kırıklarıyla dolu bir bahçe de.
Sonuç olarak kullandığımız sözcüklerin anlamlarına saygı göstererek kendi iyiliğimiz doğrultusunda daha kaliteli bir yaşam sürelim. Bırakın düşünmeyi, insanlar ne der algısını. Hayır deme sanatını en iyi şekilde kullanın; bir şeyi istiyorsanız sonuna kadar peşinden koşun , bırakın evet naraları havalarda uçuşsun.. Sevdiğiniz biri karşınıza çıktığı zaman kullandığınız o sevgi sözcükleri öyle bir dökülsün ki dilinizden kelimelerin büyüsüyle sarhoş olsun, dünyanın en özel insanı hissediversin tek bir kelimenizle..
Çünkü kelimeler neydi, kelimeler iyilikti, dostluktu, emekti..

Bu arada sormadan edemeyeceğim. Selvi Boylum Al Yazmalım dedik o kadar. Siz olsanız Cemşid Abimizi mi tercih ederdiniz yoksa İlyas Abimizi mi? İster yorum olarak ister özelden cevapları bekliyorum. 😅

Hayat enerjinizi biran kaybetmeden, sağlıkla ve huzurla…

2 thoughts on “Kelimeler Neydi?

  1. Sert Kobalttan Maviler 22 Kasım 2022 — 00:33

    Kelimeler, evet, kelimeler.. Oğuz Atay’ın da dediği gibi bazen bazı anlamlara gelmiyor. Her şey gibi onlar da zamana yenik. Kadim olan nedir? Söylenen sözler değilse, anlatılan değilse kadim olan nedir? Sahi insan sevmeyi nasıl öğrenir? Birini herhangi bir şeyi sevdiğini nasıl anlar? Yoksa anlamaya anlamlandırmaya çalışırken hissettiğini mi unutur? Durmak lazım biraz, kendine anlatmak.. Sonrasında Ömür Hanım’ın karşısına oturup ona anlatmaya başlamak. Arada da aynaya bakmak lazım. Ömür Hanım’ın gözlerini kaçırmadan bir an vazgeçmeden baktığı şeye ‘Neye, niye bakıyor?’ diye. Bir insanın yüzü Ömür Hanım’ının atlasıdır; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntı ve kendini gördüğü gözler suları.. Kendi kendine konuşmak deliliktir belki biraz. Lakin anlatabiliyorken Ömür Hanım’a kendini; susmak kelimelerini herkesten önce kendin için anlamsızlaştırmaktır. Kendimizin olan tek sözcük çıkmaz dilimizden. Öyle çok konuşuyoruz ki artık; bir söz nereden doğar bilemiyoruz..Dilinden mi? Yüreğinden mi? Aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda, yerini bulur mu gerçekten.. Sözü yasaklamalı, yasaklamalı; kimsenin kimseyi anlamadığı bir zamanda söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarar.. Yeni bir şeyler duymak lazım yürekten; insanın kulaklarına kurşun aktı gerçekten aynı şeyleri duymaktan..

    1. Oğuz Atay,
      Allame den Hayalin Yeri Yok
      Ve son olarak Ömür Hanımın Sesi, Şükrü Erbaş – Ömür Hanımla Güz Konuşmaları

      Yorumun üzerinde akşama kadar düşündüm, okudum, bir daha okudum. Ve cidden kim olduğunu aşırı merak ediyorum
      gamze.esogu@gmail.com, mailden dönüşünü bekliyorum 🙏

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close