Ertesi gün çıkan testin sonucu ile evde tabi bayram havası.. Ne evi hatta sülalede.. Anında hummalı bir temizliğe başlayıp bunun yanında beni arayan soran benimle birlikte dertlenen kim varsa herkese sırayla peş peşe NEGATİİİİİF ÇIKTIIII naraları ile mesaj atmış olabilirim.
Bugün tam iki hafta oldu ama hala tam anlamıyla kendimde değilim. Dün bir ekmek almaya gidip geldim giyinip zırhlarımı kuşanıp. Geri döndüğümde nefes nefese kalmıştım maalesef. Uzunca bir süre kendimi hırpalamamam gerektiğini çok iyi hatırlatıyor sevgili ciğerlerim. Ses tonumda da baya ilerleme var, yakındır şarkı söylemem, naralar atmam 😀
Bu süreçte üç bilemedin dört annemin babamın sağlığını kontrol etmek amaçlı aile hekimimiz Şenol Bey aradı. Çok şükür annem ile babam bu süreci sağlıklı bir şekilde atlattılar. Onlar da 15 gün boyunca dışarı hiç çıkmadılar. Hastalığımın yedinci gününde anneme de test yapılması için sağlık ekipleri eve geldi. Test sonucu negatif çıktı ve içimiz bir nebze daha rahatladı.
Ekmeğimizi, alınacak şeyler konusunda sağolsun kuzenlerim ve teyzem yardımcı oldu. Bu süreçte en büyük destekçilerimden birileri de onlardı. Moral destek motivasyon her şeyi sağladılar. Sırf ben iyileşeyim diye dünyaları alıp getirdiler desem yeridir. Aradılar desteklerini hissettirdiler.
İyileşmek için kefir, zencefilli süzme çiçek balı, kozalak reçeli, kestane balı, bilimum kuruyemiş, ayva yaprağı çayı, ıhlamur, nane limon, tatlılar, annemin yemeklerini hiç söylemiyorum bile, günde 3 litreye varan su tüketimim, doğal elma sirkesi, bilimum meyve çeşitleri ve aklıma gelmeyen bir sürü şey. Yani sırf çok çabuk iyileşeyim diye canım zerre istememesine rağmen bu saydığım şeyleri her gün tükettim. İlk korku birisine bulaştırmakken sonra kendi canımın derdine düşünce her şeyi yedim cidden.
Bu hastalık nasıl bulaştı, bana nasıl geldi? Sorularına gelecek olursam inanın hiç bilmiyorum. Annem ve babamda hiçbir şey yoktu. Zaten normal zamanda da onlarla sosyal mesafemi evin içinde hep koruyordum ne olur ne olmaz diye. Sonuçta fabrika ortamında çalışıyordum. Taşıyıcı olabilirdim. Bunun yanında benim sonucumdan sonra firmada benimle öyle veya böyle bir şekilde az veya çok temasta olan herkes test yaptırdı hepsinin sonucu da negatif çıktı. Yani birinden mi bulaştı bilmiyoruz. Nasıl bulaştı bilmiyoruz.
Herkesin şaşkınlığı şu. Maske kullanımı konusunda o kadar hassas ve dikkatliydim ki. Dezenfektan kullanımı konusunda da aynı şekilde. Odamın girişinde bulunan dezenfektanla her gelip geçmemde bol bol sıkıp kollarıma varana kadar sürerdim. İnsanlara asla çok fazla yaklaşmazdım. Maskesiz asla gezmezdim. Ve maskesini takmayan insanlarla da mücadele verirdim.
Bilmiyorum belki de birisi taşıyıcıydı. Bünyem hassas olduğu için de bende patlak verdi bu durum. Zamanında maske kullanımı konusunda hassaslığım ne boyuttaysa bundan sonrasını hiç tahmin edemezsiniz. İnsanın canı tatlıdır sevgili okuyucularım. Hiçbir yere gitmek istemiyorum. Kimseyle görüşmek istemiyorum. Eğer ki benim evde geçirdiğim o günlerin yüzde birini bir görseydiniz burnunuzu kapıdan dışarı çıkarmak istemezdiniz.
Benim hastalığımdan sonra herkes panik oldu. Psikolojik olarak bir yerleri ağrıyan mı dersiniz, terledim deyip acaba korona mı oldum diyenler mi dersiniz envaı çeşit şeyler duydum. İnanın ağrısı çok farklı, normal bir ağrı değil. Ben kışın da büyük bir hastalık atlatmıştım. İyileşmem 3 ay sürmüştü. Kulaklarım bile iltihaplanmıştı. O zaman bile bu şekilde bu kadar ağrılarım olmamıştı. Televizyonda her gün duyuyoruz şu kadar kişi yoğun bakımda şu kadar kişi öldü diye. Bunun ucunda daha da kötü olmak var, ölüm de var. O yüzden bu konu ne açıdan bakarsan bak hiçbir şeye benzemiyor.
Canını seven, etrafındaki insanları düşünen dikkat etsin. Maskesine dikkat etsin, gezmesinden tozmasından feragat etsin.
Bu süreçte aklım hayalime gelmeyecek insanlar aradı sordu. Allah arayandan da aramayandan da razı olsun. Böyle bir süreçteyken insan gerçekten destek moral motivasyon bekliyormuş. Ama özellikle öyle birileri var ki benim gerçekten değerli olduğumu, benim sağlığımdan hiçbir şeyin önemli olmadığını hatırlatan insanlardı, Tuğba, Zübeyde, Murat Abi, Abim, Ablam.. Dualarını hiç esirgemeyen Aşçı Teyzemiz ve bunun yanında değerli iş arkadaşlarımdan da patronlarımızdan da hiç tahmin etmeyeceğim desteği gördüm. Ben suçluluk duygusu içerisinde hissederken onlar hep benim ne kadar güçlü ve değerli olduğumu hatırlattılar. Akrabalarım.. Gönül bağımın hala kopmadığı ve bu saatten sonra da asla kopacağını sanmadığım liseden üniversiteden arkadaşlarım.. Allah hepsinden razı olsun.
İnsan bir viraj görünce her şeye bakış açısı o kadar değişiyormuş ki.. Bu hayatta başınıza gelebilecek en kötü şeyi kapalı bir kapının ardında 5 gün aralıksız düşününce çok şey anlam kazanıyor çoğu şey de anlamını kaybederken.. Beklediğin bir mesaj, verdiğin bir selam, kafana taktığın en ufak bir dert.. Ya da evin içinde bir mutfağa gitmek.. Ekmek almaya gidip gelmek.. Ailenle oturup yediğin bir kaşık çorba.. En önemlisi de aldığın her bir nefes..
Bu hayat yaşamaya değer. Yaşanacak çok şey var. Gerçekten hayattan zevk alarak pozitif bir şekilde yaşamayı dolu dolu yaşamayı seven bir insandım. Bundan sonrası için daha fazla dört elle sarılacağım. Bu hayat bize sunulmuş bir armağan. Bu armağana sonuna kadar sahip çıkacağıma kendime söz veriyorum. Gelin bu armağana kendiniz için siz de sahip çıkın farkına varın aldığınız bir nefesin bile ne kadar kıymetli ve paha biçilemez bir şey olduğu bilinciyle..
Hayat enerjinizi bir an kaybetmeden sağlıkla ve huzurla..