Test sonucunu öğrendim ve karantina sürecim başladı.
Testimin pozitif çıktığını söyleyen sağlık ekipleri ne yapmam gerektiğini anlattılar ve eve de sağlık ekiplerini yönlendirdiklerini söylediler. Yarım saat içinde ellerinde ilaç ile kapımızdalardı. Onlar da anlattı. Çok fazla insanın bu durumda olduğunu ve atlattıklarını söylediler. Onlar kendime bir şey olacağından korktuğumu düşünüyorlardı gözümdeki yaşı görünce ama alakası yoktu. Neyse. Odamdan asla dışarı çıkmayacağımı, benim kullandığım lavaboyu kimsenin kullanmayacağını, yediğim içtiğim bardak tabakların tek kullanımlık olması gerektiğini, bol bol C vitamini tüketmem gerektiğini, bol bol sıvı şeyler tüketmem gerektiğini ve en önemlisi moralimi çok yüksek tutmam gerektiğini anlattılar. Ve hemen o anda ilaçları içmeye başladım. Birinci doz 8 adet hap.
2. Gün (Cuma) : Ağrılarım çok şiddetliydi ve durumum bir anda (test yaptırdığım güne göre) daha da kötü oldu. Sırtımda dayanılmaz bir ağrı. Otursam yaslanıyorum, yatsam sırtım yatağa değiyor, değdiği yer çok kötü ağrıyor. Kılımı kıpırdatamadım. Sesim soluğum gitti. Öksürük çok şiddetli olmamakla birlikte mevcuttu. Burun tıkanıklığı vardı. Nefesim de normal sağlıklı bir bireyinki gibi değildi tabi ki ama ağrılardan ona dikkat etmiyordum. Sağlık ekiplerinin getirdiği ilacın ilk iki dozunu 8 er tane içiyorsunuz. İkinci dozu da 8 tane içip, akşamına 3üncü dozu 3 tane içtim. Bunun yanında takviye olsun diye ateş düşürücü hap da içiyorsunuz.
3. Gün (Cumartesi): Ağrılarım devam etti. O gün arayan sağlık ekipleri ambulans göndermeye kalktılar. Hastaneye yatıralım dediler. Kabul etmedim. Oraya gitsem daha kötü olmayacağım ne malum. Nasıl bir tedavi uyguladıklarını bilmiyordum, bu da beni korkuttu. Hastanenin durumunun kötü olduğunu da biliyorum, çok fazla Covid-19 hastası olduğunu. Yanıma hasta birini vermeleri çok yüksekti. En azından evimde odamda tek başımaydım, kullandığım lavabo sadece bana aitti. O yüzden tedavime evimde devam edeceğimi söyledim. Sağlık ekiplerinin getirdiği ilacın dozu 3er taneye düştü. Kullanmaya devam ettim.
4. Gün (Pazar): Ağrılarım bir tık hafifledi ama asla kendimde değildim. Halsizlik çok fazlaydı, kafamı kaldıramadım. Öksürük fazlasıyla çoğaldı. Ve en kötüsü gecesiydi. İşte o gün kendi canımın derdine düştüm. Dedim ya iyileşemezsem. İyileşmem lazım, bu hastalıktan kurtulcam.
5. Gün (Pazartesi): Pazar gece yattığımda sadece bir saat uyudum ve sonrasında benim için maraton başladı. Bir anda nefes alamadığım için uyandım. Çok kötü bir boğaz kuruluğu eşliğinde nefesim kesilmişti. Su içiyorum bana mısın demiyor. Zencefilli bal karışımından yedim yumuşatsın diye o da fayda etmedi. Bir saat geçti yeniden aynısı oldu. Yarım saat geçti yine aynısı oldu. Kapımda annemler bekliyor elleri yüreklerinde panik halinde. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Nefesim kesildikçe öksürük krizine girdim. O gece gram uyku uyumadık hiçbirimiz. Özellikle o gecenin sonunda dedim ki kendi kendime, her şeyin herkesin canı cehenneme Gamze, sana bir şey olmasın, sen Gamze Arslan’sın ve bu zıkkımı atlatacaksın. O gün bir daha uyumaya korkar oldum desem yeridir. Ya nefesim kesilirse yine o duyguyu hissedersem diye uzunca bir süre uyanık kaldım. Öksürüğüm devam etti. Gün içerisinde halsizlik ile birlikte nefes alışverişlerim düzenli değildi beni fazlasıyla yordu. Konuşmak için dermanım yoktu.
6. Gün: Artık psikolojik midir bilmiyorum, nefes alışverişlerimi eskisi gibi hissetmiyordum. Belki bir odanın içinde tıkılı kalmaktan kaynaklı. Bugün sabah ilaçlarım bitti. Takviye ilaçlara başladım. Vitaminler ve öksürüğümü hafifletsin diye bir ilaç. Bir tık ağrılarım mevcuttu.
Yedinci, sekizinci, dokuzuncu gün derken onuncu günün sonuna geldim. Gün geçtikçe biraz daha kendimi iyi hissediyordum fakat nefesiniz maalesef sağlıklı bir bireyinki kadar verimli olmuyor. Öksürük ve hafif ağrılar devam ediyor.
Onuncu gün benim için çok önemliydi. Evde tedavi gören hastalar için izolasyon süresinin son günüydü. Filyasyon ekiplerinin beni araması gerekirken ben öğleye doğru onları aradım. Durumu anlattım. Gelemeyeceklerini, test yapmayacaklarını söylediler. Ailemin kronik rahatsızlıkları olduğunu, iş yerimde 60’a yakın insanın çalıştığını ve test yaptırmadan dışarı çıkamayacağımı bildirdim. İş yerimin de test yaptırmamı istediğini dile getirdim. Bana yeniden döneceklerini söyleyip telefonu kapattılar. Beş dakika sonrasında aradıklarında aldığım cevap yapmayacaklarını bakanlıktan gelen yazının bu yönde olduğunu, normal yaşantıma devam edebileceğimi, işe gidebileceğimi, iyileşmiş olduğumu dile getirdiler. Yahu, benim derdim teması minimuma indirmek. Ve bunun yanında her şeyden emin olmak. Bir insanın canına mal olmak nedir? Şikayetlerim devam ediyorken benim hayatıma devam etmemi nasıl isterler? Her yere yazdım. Gazetecilere bile mail attım. Yani hastalığım sürecinde zaten bir destek görmedim ne arayan oldu ne soran oldu doğru düzgün. En azından bu isteğimin çok görülmesi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak o kadar kırdı ve incitti ki. Ben zaten hastalıkla cebelleşiyorum bir yandan da hala insanları düşünüyorum ve almış olduğum tepki cidden üzdü. Neyse..
Kuzenim, abim, her şeyim, Arif abim aldı beni hastaneye götürdü. 3 tane maske, şapka, eldiven öyle bir zırhlanıp gittim ki korkuma.. Acile girip ben pozitifim test yaptırmak istiyorum dediğinizde şak şak kapanan kapı seslerini ve insanların size ucubeymişsiniz gibi bakışları ile karşılaşıyorsunuz. Testi yaptırıp çıkmam toplamda 5 dakikamı almadı. Sağlıkçı abilerim, ablalarım.. İnanın derdim aranıza karışmak değildi ama ne yaparsınız devlet büyüklerimiz böyle istedi.