Hıdırıllez

Bu yazı okunurken Ederlezi: Time of the Gypsies – Goran Bregović, Emir Kusturica dinlenilmesi tavsiye edilmektedir.

Hızır ve İlyas peygamberlerin her yıl buluştuklarına inanılan 6 Mayıs günü veya her yılın 6 Mayıs gününde kutlanan geleneksel bayram.
Türk Dil Kuruma göre anlamı bu olan Hıdırellez, Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna, Kırım ve Azerbaycan ile Orta Doğu ve Balkan ülkelerinde bayram olarak kutlanan bir gündür. Kimisinin bahtı açılır, sağlığına kavuşur, darda olana yardım gelir, yoklukta olana bolluk gelir, evde kalana da görücü 😀

Birçok toplum tarafından benimsenen Hıdırellez kültürü için her yıl 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece belli ritüeller yapılır. Hıristiyanlar baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul ederler. Rum Ortodokslar “Aya Yorgi ”, Katolikler “Aziz George” günü olarak kutlarlar. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Osmanlı itibariyle Balkanlar ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle belli başlı sevinç kutlamaları yapılmaktadır. Kısacası görüldüğü üzere tek bir kültüre ithaf etmenin haksızlık olacağını söyleyebiliriz. 

İnternetten araştırma yapıldığı vakit, köken açısından inanç açısından bilimum açıklamaları bulabilirsiniz. Şuan sizleri çok sıkmadan nerede nasıl bir şekilde kutlandığından bahsetmek istiyorum.

Türkiye’de en çok bilinen şenliklerden biri: Kakava Şenlikleri. Edirne ve Kırklareli başta olmak üzere Romanların çoğunlukta olduğu hemen her yerde; su kenarlarında piknik, müzik ve dansın bir arada olduğu kutlamalarla şenlik gerçekleşir. Ateşler yakılır, üstünden atlanır, kötülüklerin baharın enerjisiyle kovulduğu düşünülür.

Hıdırellez gecesinde Hızır’ın uğradığı yerlere bolluk bereket getireceği düşünüldüğü için cüzdanların ve bakliyatların ağzı açık bırakılır. Özellikle sabaha karşı geleceği düşünüldüğü için insanların camları açık bıraktığı da bilinir.

Kimin gönlünden ne geçiyorsa dileğini bir kâğıda çizip, gül ağacının altına gömüp bir sene boyunca gerçekleşmesi beklenir.

Bazı insanlar ise 5 Mayıs günü akşam ezanı vaktinde kağıda çizdikleri dileklerini gül ağacına asarlar. 6 Mayıs sabahı dileklerini geri toplarlar. Gerçekleşmesini beklerler.

Kimisi dileğini toprağa çizer, kimisi kağıda çizer denize atar, dereye atar.

Baht açma, bahtiyar, mantıfar, niyet çıkarma, mani çekme, dağara yüzük atma.. Hepsinin ortak bir amacı var. Ülkemizde yöreden yöreye değişik isimlerle anılan bir ritüel var ki bu da talih ve kısmet açtırmak isteyen genç kızlarımız için. Yüzük, küpe gibi eşyalarını çömleğe atmaları istenir ve çömleğin üzerine su eklenerek ağzı kapatılır. Kapalı çömlek bir gece boyunca bir gül ağacının dibinde bekletilir. Ertesi günü bir araya toplanan kadınlar, çömleği ortaya koyarak maniler eşliğinde eşyaları çıkarmaya başlarlar.

Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine bağlı Yörük köylerinde bir yıllık yoğurt mayası, Hıdırellez ve bu günü takip eden 2 gün süresince sabah ezanı ile tan ağarması arasındaki sürede doğadaki bitkilerin üzerinden toplanan çiy tanelerinden sağlanır.

Özet olarak herkes kendi dileğinin peşine kapılmış bir şeylerle uğraşırken, benim daha önce yaptığım ve bunlardan farklı olan uygulama ise birazdan sizlerle. 😀

Aslına bakarsanız batıl inanç olarak niteleyebilirsiniz belki ama birçok kişi hatta kültür tarafından sahip çıkılan böyle özel günler bana hep anlamlı gelmiştir ve imkânlar el verdiği müddetçe duyduğum şeyleri yapmaya çalışmışımdır. İnsanlar kötü gün olur bir araya gelir birbirine destek çıkar, bir olur beraber olur ya. Böyle günlerde de bir arada olmaları, inandıkları şey batıl bir şey de olsa hoşuma gidiyor ve ben de aralarına dâhil oluyorum farkında olmadan sanırım.

Lise zamanımda hiçbir 21 Martı atlamadan geçmez, coşkuyla kutlardık. Baharın gelişini kutladığımız o günlerde döner asılır, pilav yapılır, bahar ateşi yakılır ve davul zurna çalmaya başlardı. Bunun yanında Hıdırellez kültürü için ise benim bulunduğum bölgede o kadar yaygın bilinen kutlamalar olmazdı veya birçok yörede yapılan o uygulamaların yapıldığını ben pek görmedim. Yanlış hatırlamıyorsam on birinci sınıftayken sıra arkadaşım bahsetmişti. Dileğini bir kâğıdın içine çizip gül ağacının altına gömeceksin demişti. Birlikte çizip okulun bahçesindeki gül ağacının dibine gömmüştük. Daha sonrasında birisi de yine aynı şekilde dileğini çizip kâğıdı katlayıp akan bir suyun içine atın demişti. Biz de üşenmeden çizip gidip Yeşilırmak’a atmıştık. 😀 (Arkadaşlarımızdan bir tanesi gitmek istediği üniversitenin binasını çizip adını yazmıştı. Sonuç: O yıl o üniversiteyi kazandı ama bölümü hiçbirimizin tahmin etmeyeceği bir bölüm olmuştu. :D)

En son olarak ise 2020 yılının Hıdırellez’i için ablam arkadaşından duymuş. Bir bardağa süt koyduk. Dileğimizi diledik, kâğıda çizdik, parayla birlikte sütün üstüne koyduk. Onu da balkona bıraktık. Paraya bolluk bereket gelirmiş, süt ise yoğurt kıvamına gelirse dileğimiz kabul olurmuş. Biz dileğimizi diledik.  Sahur vakti de camları açıp, biraz beklemiştik. Hızır eve sabaha karşı bolluk bereket getirirmiş. Dileğimi şimdilik sizinle paylaşmıyorum, olursa yedi düvele ilan edeceğim. Sonuçta her şeyin vakti zamanı var. Hala bekliyorum, bakalım olacak mı?

Ben dileğimi diledim, gül ağacının dibine gömdüm. Aynı dileği bir de ırmağa attım. Beklemedeyim. Tüm güzelliklerin, güzel insanların, iyiliklerin, pozitif enerjinin bizimle olmasını diliyorum.

Hayat enerjinizi bir an kaybetmeden sağlıkla ve huzurla..           

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

search previous next tag category expand menu location phone mail time cart zoom edit close