Bu yazı okunurken Candan Erçetin – Canı Sağolsun şarkısı dinlenilmesi tavsiye edilmektedir.
Uzun bir süredir yokum. Yazmayı bıraktım sananlar oldu, eninde sonunda devam edeceğimi düşünenler zaten hep vardı ve lafı uzatmaya gerek yok artık buralardayım. Mekanın sahibi geri döndü asdfghjklşi.
Bu dönem benim için fazlasıyla koşturmacalı geçti. Sizlerle paylaşmak istediğim çok şey var. Hepsini sırası geldikçe anlatacağım.
Ablamın yeni işi, ailemin radikal bir karar alarak Balıkesir’e taşınması, bitirme projemiz, bitirme projesinin benim açımdan büyüdük mü projesi versiyonu, mezuniyetim, stajım, gelecek planlarım, gelecekten beklentilerim ve daha birçok şey, size sabırsızlıkla anlatmak istediğim şeyler arasında..
Gel gelelim ki buralarda yokken sosyal hayatımın da çok fazla aktif olduğu söylenemezdi. Bir konu hakkında özellikle bunalmış durumdayım ki bu yazımda size biraz bahsedeceğim. TRİP.
Değer vermek, sevmek, hatırlamak, önemsemek, umursamak.. Arkadaşlık dostluk veya herhangi biriyle gönül bağımızın olduğu kişilerle bizi bir arada tutan şeylerdir aslında bu dile kolay olan ama faaliyette fazlasıyla zor olan kelimeler..
Herkese göre değer yargıları değişebilir, kendi değer yargıları çerçevemin içerisinde başımdan geçen birkaç olayla ne demek istediğimi anlatacağım.
Son sınıf olmanın verdiği stres ve yoğunlukla birlikte bu senem fazlasıyla tempolu geçti. Dersler, bitirme projesi, sınav haftasının ortadan kalkmasıyla birlikte peş peşe süregelen quiz zımbırtıları, başlı başına asıl korkum olan dönemimin uzamasına sebebiyet verebilecek olan “communication” dersim, ve bunların yanında sayamayacağım fakat her insanın başına gelebilecek hadiseler, aksilikler vb. Bu süre zarfında bulduğum en ufak bir boşlukta uyumayı dinlenmeyi tercih ediyordum, kendime vakit ayırmayı, Eskişehir’de var olan sosyal hayatım içerisinde olan arkadaşlarıma bir saat iki saat vakit ayırmayı tercih ediyordum, tabi vakit kalırsa. Ben beş yıl dişimi tırnağıma takıp bir başıma uğraşıp hayat mücadelesine devam ederken yaşadıklarımın sorgusuz sualsiz yeri geldiğinde bir telefon ucundan yargılanması kimsenin haddine değil efendim. Kimse kusura bakmasın. Bu yoğunluğun içerisinde anlayış denen kavramın yitirilip yarım saat bir saat telefonda konuşmaya veya saatlerce mesajlaşmaya benim ne gücüm vardı ne vaktim kimse kusura bakmasın. Bulduğum en ufak bir boşlukta neyi nasıl yapsam diye düşünürken dert sıkıntı veya sevinç mutluluk bile kaldıramayacağım ağırlıkta geldi bana. Yeri geldiğinde annemle bile telefonda annem iyiyim her şey yolunda deyip iki dakika konuşup telefonu kapattığım zamanlarda özel ilgiyi kimsenin beklemesine saygım yok. Hayat sizin sandığınız kadar düz değil. Engebeler var aksilikler yüzünden, sert rüzgarlar var kaybettikleriniz yüzünden, çakıl taşları var hayatı size zorlaştırmaya çalışanlar yüzünden.. Bencillikse böyle bencilliği başım gözün üstüne kabul ediyorum. Ve böyle bencilliğe de devam edeceğimi göğsümü gere gere söylüyorum.
Okulu zamanında bitirmek kimisine göre marifet olmayabilir. Herkesin karakteri farklıdır, sabır taşı farklıdır. Ben zamanında bitirdim, o okuldaki bazı insanların ne yüzünü görmeye tahammülüm kaldı ne de defter kitap görmeye gücüm kaldı. Bitti, oh be, darılan darıldığına yansın, ben her şeyi istediğim gibi yapıp hayatımı yoluna koyuyorum yavaş yavaş..
Gerçekten dostum dediğim insanlar hala benimle birlikte, ben o zorlu süreçteyken uzaktan izlediler, elimi uzattığımda iğneleyici bir şekilde konuşmaktansa sırtıma destek olup dinlenmeme yardımcı oldular.
Uzun lafın kısası bunca hadiseyi tam anlamıyla bir bayramlaşma konuşmasında fark ettim. Hakkımda kısmında yer alan yazıda da belki görmüşsünüzdür. Benim her zaman her anlamıyla örnek aldığım lisedeki Pınar Hocam ile bayramlaşırken kendisinden özür diledim. Kendisini bu sene ziyaret edemediğim için ve yeteri kadar arayıp soramadığım için. Bu sözlerimin karşısında ne bir sitem ne bir alınganlık vardı. Hocam, “Gamzecim sen aramadığın zaman ben farkındaydım ve bilerek hiç sesimi çıkarmadım, insan yaş aldıkça anlıyor hayatın telaştan, bir koşuşturmacadan ibaret olduğunu. İnsan yaşı küçükken çok anlamıyor. Şimdi bir 15 yaşındaki halini düşün bir de 25 yaşındaki halini düşün. Sonra 35 yaşına geldiğini, sonra 45,55 yaşına geldiğini düşün neler olacak, bu böyle devam ediyor.” demişti. Ve devamında “Kötü haber olsa tez duyulur benim çocuğum sağ salim hayatına devam ediyor. Fotoğrafını gördüm ve çok mutlu oldum tam bir genç küçük hanım olmuş dedim kendime…” diye konuşmamız devam etti.
Sonra farkettim, gerçekten gönül bağımın olduğu insanlar ben bir şey anlatmasam da her şeyin farkındalar, açıklama yapmama bile izin vermeden en son nerede kaldıysak oradan devam edip samimiyetimize su sıçratmıyorlar ve sohbet olduğu gibi akıp gidiyor.
Giden olsun gelen olsun, dostlarıma selam olsun, hepinizin canı sağolsun.
Hayat enerjinizi bir an kaybetmeden sağlıkla ve huzurla..