Çok uzun zaman olmuş kalemi elime almayalı. Pandemi karantina, kısıtlama derken insanın kendini çoğu şeyden soyutladığını farkettim. Sosyal ortam yok, iletişim yok, tek düze hayat, hep aynı insanlar, ve ben insanlardan beslenen bi insan olarak, bu güzel günleri çok özlemişim. İlham perilerim yoktu, enerjim yoktu ve enerjimi yerine getiren güç kaynaklarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarak bu yazımı onlara armagan ediyorum.
Motivasyon olarak dipteyken, hiçkimseyle görüşmek istemiyorken, hiçbir şey yapmak istemiyorken, hadi bi şu diziyi izleyeyim diye başladığım o gün, cidden kendimi buldum yeniden. The Bold Type.
Hayallerinin peşinden koşan üç kız arkadaş, bir magazin dergisi ve yazar, stilist, sosyal medya direktörü. Önlerine çıkan engele her türlü meydan okuyan üç cengaver. Aşk mı kariyer mi dediğin anda, ne olursa olsun tutkundan vazgeçmemeni gösteren bir hikaye. Tutkun işin mi, devam et. Tutkun sevdiğin kişi mi, devam et. Ama asla vazgeçme. Bağlı olduğun benimsediğin her şey geliyor seni buluyor. İşini seçtin, gerisini düşünme, aşkın da gelip seni bulacaktır, önemli olan sadece o an. Güçsüz olduğun o anda bile topuklu ayakkabısından taviz vermeyen, çığlık atmak istercesine bunaldığında kendini tren istasyonunda bulan o güçlü güzel kadın, işte o sensin, işte o benim. Güçsüz olduğun o anda bile giyiminden görüntüsünden konuşmasından asla vazgeçmeyen o güçlü erkek, işte o sensin.
Diziye başladığım an, klasik ev topuzumla oturuyorken, dizinin beşinci bölümündeyim. Bir arkadaşım aradı, hadi dışarı çıkalım, misafirimiz de var oturalım seninle de tanışmak istiyor dedi. Tamam dedim, hadi gamze arslan tüm zırhlarını kuşan kendine gel artık dedi içimdeki ses. Belki iki yıl olmuştur böyle güçlü hissetmeyeli. Sohbet muhabbet, yaşanılanlar hayal kırıklıkları herkeste var bir hikaye. İçimden geçirdim dedim Gamze Arslan amaaaan sana bir şey olmasın.
Devamında her gün o diziyi izledim, her gün aynı güçle işime gittim geldim, iş yerimdekiler de farketmiş olacak ki bendeki değişimi, sadece birkaç kişiye işin aslını itiraf etmiş olabilirim😅
Devamında yine bi arkadaşımla buluştuk, yine misafirimiz vardı, masada biz neler konuşuyoruz neler yaşamışız neler yaşıyoruz derken bulduk kendimizi. Hayal kırıklığı geleceğe dair planlar, geçmişe dair alışkanlıklar. Çok da detaya girmiyorum ama hayatta yaşanabilecek her şey. Bir sineğin bile mide bulandırdığını düşünürsek hayata dair her şey..
Aynı enerjiyle tüm gücümü tüm hissiyatımı vermeye çalıştım, dedim biz buyuz ya dik duran, kendinden ödün vermeyen, kendini bilen, çizgisinden asla vazgeçmeyen.
Ay bir de inanın, mutluluğumu enerjimi birinden aldığımı düşünen o kadar çok insan var ki, hayatımda özel bir insan olmasına gerek yok benim bu kadar mutlu ve özel hissetmem için. Mutluluk huzur birinde aranmaz, dizi izlersin kendini bulursun, arkadaşlarınla kahveni yudumlarken, her yudumunda kendini yeniden keşfedersin. Gerçekten benim kim ve nasıl olduğumu bilen o kadar çok insan var ki. Hatta beni sessizce takip eden gururla izleyen. Hepsine minnettarım.
Her zaman güçlü, ne istediğini bilen, özgüvenli insanlar. Hepsi iyi ki varlar.
Her tek kaldığımda veya beni ben yapan, kendim olduğumu hissettiren dostlarımla kapanışı şu şekilde yapıyoruz
Geçmişin de geleceğin de canı cehenneme, yaşanan tam bu andır,
Selam Olsun Gökyüzüne🍀
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere