Çocukken her ebeveynin kuralları vardı. Kimisinin evinde çikolata yemek yasaktı. Kimisinde ortalığı dağıtma, yapma denirdi, kimisinde de söz konusu okul, ödev, arkadaşlık vs. gündem olurdu.
Bizde ise durum bunlardan tamamen bağımsız olarak ağlamak yasaktı. Üzülürsün, canın acır, kavga edersin. Ağlamak yasaktı. O zamanlardan kalan bir iz belki de bilmiyorum, ağlarsam bir es verirsem hayatıma, daha da kötü olacakmış hissinden çıkamıyorum. Hep dik duracaksın, güçlü olacaksın algımın yanında bazı şeyleri farkettim.
Arkadaşlarımın hepsi ezbere bilir benim güçlü kadın edalarımı, motifimi ve nasıl ilmek ilmek işlediğimi. Galiba çocukluktan kalan bir yanımdı güçlü olmak.
Deprem olduğunda bende tüm algılar kapanıyor ve cidden bambaşka bir insan haline dönüşüyorum. Geçenlerde Ankara’da olan deprem sonrası oldukça etkilendim ki ağlaya ağlaya annemleri aradım. Akşam oldu ben hala ağlıyorum evde tek başıma. Babam telefonu eline aldı ve ağlıyorum diye tam yükselecekken durdurdum. Ve cidden haykırdım hayatımda ilk defa. Ben güçlü olamıyorum, hayır istemiyorum, ve bu olayda hakim olamıyorum hiçbir şey söyleme dedim. Kendime belki de sesli söylememle ilk itirafımdı.
Sonrasına gelecek olursak bir gün bff kız arkadaş grubumla bir etkinlik çıkışı dönüşünde bir olay yaşandı. Güçlü kadın motifimin emekçilerinden canım kız kardeşim Selin ile sohbet ederken benim darlama seansı başlamıştı😅. Benim ahiret sorularımdan olan hayatının şarkısı sorusunun cevabı için kendisinin cevabı bu şarkıydı. Yaşanmışlıklar, belki de yaşanamayan nice anılar, özlenilen o günler, eksik kalan ya da tamamlanamayan bazı şeyler. Ne olursa olsun iyice gözlemlediğinde çocukluktan kalan kırıntılar bizi biz yapan şeyler sanırım. Özümü kendi benliğimi gözlerim yaşlı bu denli hissettirdiği için çok teşekkür ederim.
Kaç yaşına gelirsek gelelim, yaşı hep çocuk kalanlara..
Sevgilerle ♥️
Hayat enerjinizi kaybetmeden
Sağlıkla ve huzurla